Altmışların sonu, yetmişlerin başında kurulan yaman grup, gitarda Mark Farner (aynı zamanda vokal), bas gitarda Mel Schacher ve davulda Don Brewer’dan oluşan aslında bir rock triosu. Gruba, prodüktörlerinin aynı zamanda memleketleri olan Michigan’da bulunan tren istasyonunun adını vermesiyle taş kömürü yakan lokomotif, 76 senesine kadar orjinal kardosuyla bacasından kara dumanını tüttürerek yolculuğuna devam etti.

69 senesinde Atlantik Pop Festivali’ndeki 180.000 seyirci karşısındaki performansları desibel yükseldikçe yücelir, seyircinin kalp atışlarını hızlandırır ve kalabalık resmen kendinden geçer. Böylece grup Capitol Records yöneticilerinin dikkatini çeker ve ilk uzunçaları olan “One Time” Terry Knight prodüktörlüğünde 69 senesinde Capitol Records etiketiyle piyasaya sürülür. Albümün bütün şarkıları ve sözleri frontman Mark Farner’a ait. Albüm, grubun endüstriyel çapta tanınır olmasını sağlamakla kalmayıp, alt grup olmaktan çıkarırken headliner mertebesine yükseltir.
İlk göze çarpan Mark Farner’in dönemin vokal tarzının bir tık üstüne çıkarak hatta haykırarak söylediği şarkılardaki pürüzssüz vokal yeteneğidir. Bununla da kalmayıp, sürükleyici gitar riffleri, elektirikli tuşlu çalgılardaki hakimiyeti ve mızıka soloları hafızalara yer kazınmıştır.

Korkusuz asker edasıyla Mel Schacher ise bas gitarıyla adeta hücum eden durağansız orijinal bas yürüyüşleriyle grubun ayaklarının yere basması değil adeta toprak altına sondaj açmalarını sağlamıştır. Don Brewer için yer küreden uzaya fırlatılan aracın ani hızlanmasını sağlayan destekleyici roket desek ayıp etmiş olmayız. Grubun, sahnede hep ileri gitmesini sağlayan sürekli ritmi arttıran sert çalan yürüyüşe fazla sadık kalmayan “özellikle canlı performanslarda” aslında o dönemde fazla tercih edilmeyen profilde bir davulcunun doğru grupta neler yapabileceğinin sonuna kadar örneği niteliğinde. Grubun meziyetleri fazla olunca diğer rock trio gruplarının fersah fersah üstüne çıkıp yerle yeksan performanslarıyla belirli bir tarza takılmayıp funk, hard rock, blues, rock progresif unsurlar, serbest doğaçlama derken ibre hep son sürat gidiyor. Grubun frontmanı Mark Farner, kızılderili genetiğine sahip olması, şarkı sözlerinde ve vokalinde atalarının mistik ritüellerine bağlılığını ispat ediyor.

Orijinal kadrosuyla 69 sesinden 76 senesine kadar hemen hemen her yıl albüm yapmaya devam eden grup istikrarlı çizgisini bozmayıp çılgınlar gibi üretmeye devam etti. Milyon satış adetini yakaladı. Altın plaklar kazandı. “Grand Funk Live” albümü, canlı konser kaydından oluşan, adeta canlı performans nasıl sergilenir dersine giriş niteliğindedir.
Amma velakin her güzel şeyin son bulduğu gibi belki çok fazla üretmeleri, saatlerce verdikleri konserler, mental yorgunluk mu dersin tükenmişlik sendromu artık ne ise grupta ayrılık rüzgarı esmeye başlar ve Mark Farner gruptan ayrılır. Kendisini dine verir. Amerika’da ciddi ekonomik pazara sahip olan kilise Hıristiyan müziği sektörüne adım atar. Diğer elemanlar ise farklı müzisyenleri gruba dahil ederek yollarına devam eder, albümler çıkarırlar, konserler verirler fakat bir türlü eski lezzet tutmaz.
95 senesinde efsane üçlü tekrar bir araya gelip turlamaya başlar ama o eski ruh bir türlü yakalanamaz. Mark Farner, solo kariyerine devam etme istegini bildirip tekrardan gruptan ayrılır. Diğer üyeler Mark olmadan devam etmenin doğru olmadığına karar verirler: Bu isabetli bir karardı. Önceden deneyip başarılı olamamışlardı, “nasıl başladıysak öyle bitirmeyi bilmek lazım” gerçeğiyle grubu emekliye ayırdılar. Kült mertebesine eriştiler ve rock müzik camiasında anıtsal gruplardan birisi olarak tarihte yerlerini aldılar.
50’inci senelerin yüzü suyu hürmetine arada bir araya gelip sahnede eski günleri yad etmekten de geri de kalmıyorlar.
Yazar: Mehmethan Yılmaz
Çok aydınlatıcı bi yazı olmuş okurken bu ise ne kadar hakim olduğunuz konusunda bi fikrim oluştu emeğinize sağlık..
Yazısı ile okuyucularını yükseltmeyen yazar, ancak bir kâtiptir. Eline yüreğine sağlık
Tebrik ederim güzel bir ayrıntıya değinmişsin başarılar..
Adeta zaman yolculuğuna çıkaran yazınız için teşekkür ederim.