| 2dk 40sn |

Bir zamanlar, bir gazeteciye verdiği mülakatında “Tanrı odamda görünecek olsaydı açıkçası hayretler içinde olurdum ama alçak gönüllü olabileceğimi sanmıyorum” demişti. Kimilerine göre glam rock mucidi, kimilerine göre öncüsü Marc Bolan’nın hikayesi…

Marc Bolan, annesi İngiliz, babası Polonya kökenli Aşkenaz Yahudisi işçi sınıfı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Zor bir çocukluk dönemi geçirdi. Adaptasyon sorunu yaşaması, 14 yaşında okuldan atılmasıyla sonuçlandı. 15 yaşında gitarı eline aldığında “Elvis’ten daha büyük yıldız olacağım” demişti. Feminen yüz hatları, geniş elmacık kemikleri, sürmeli gözleri, 70’li yılların parlak gösterişli kıyafetleriyle birleşince, fotoğrafçıların dikkatini çekti ve yarı zamanlı modellik kariyeri başladı. 18 yaşında kendini rocknroll ortamında buldu ama umduğunu bulamadı.

Sonrasında Avrupa tatiline çıkmaya karar verdi. Aslında bu, tatilden ziyade kişisel gelişimi için bir nevi hac yolculuğuydu. Karşılaştığı hippi ortamında edebiyat, mitoloji ve mistik ritüeller öğrendi. En büyük edebi takıntısı Yüzüklerin Efendisi’ydi. İngiltere’ye döndüğünde bambaşka biri olmuştu. Öğrendikleriyle beraber yapacak çok şeyi vardı… 

İlk şarkısı “The Wizard”ı kaydettikten sonra plak şirketinin yönlendirmesiyle farklı gruplara dahil oldu ama uyum sorunu yaşayıp kısa sürede ayrıldı. Ve en sonunda kendi grubunu kurmaya karar verdi. Tyrannosaurus Rex adını verdiği grubuyla akustik sazlarla folk şarkılar üreterek geçen dönemde albümler çıkardı fakat beklenen etkiyi yaratmayıp kariyerinin başında dibe çakılan bu albümlerle Bolan’ın yapmak istedikleri ölçüşmeyince tarz değişikliğine gittiler.

İlk etapta grubunun ismini kısaltarak T. Rex yapıp akustik sazları bir kenara bırakarak elektrikli sazlara yöneldiler. Bu çalışmaları devam ederken Bolan, David Bowie’nin yapımcısı Tony Visconti ile tanıştı. Visconti, “Bolan’da müzisyen görmedim, bir yıldız gördüm” ifadesini kullanıp grubu doğru istikamet olan rock müziğine yönlendirmesiyle beraber gelen “Ride a White Swan” şarkısı Bolan ve grubunu bir anda adeta İngiltere’nin en popüler grubu ve Bolan’ı da rock star mertebesine yükseltti. Ve hız kesmeden hemen ardından gelen “Hot Love” şarkısı, yükselen şöhretlerini perçinlerken, glam rock türünün öncü şarkısı halini aldı. Parlak elbiseler, topuklu ayakkabılar, abartılı makyaj, uzun dalgalı saçlar, feminen duruş bir de üstüne biseksüel olduğunu açıklaması Bolan’ın ününe ün katmaya devam etti. Fanları histeri krizlerine giriyor, üstlerini başlarını parçalıyor, adeta Bolan ilahlaştırılıyordu. Bu pozisyonu iyi değerlendiren Bolan, üst üste başarılı albümler yayınlayıp, sağlam olan temelin üzerine kat çıkmaya devam etti. The Beatles’dan sonra İngiltere’deki en büyük sükseyi yakaladılar. Beklentileri karşıladıktan sonra Bolan şöhretin getirdiği karanlık yüzle karşılaşarak, yıllardır uzak durduğu uyuşturucunun cazibesine kapılıp kendini hızlı tüketmeye başladı. Yaratıcılığı sekteye uğradı. Bolan’nın alkol ve uyuşturucu kullanımı, grup üyelerinin Bolan’la çalışmasını da git gide zorlaştırdı. Malum olmayan nihai son: T. Rex dağıldı. Bolan, dağılma sonrası dönemde zamanının büyük bölümünü Amerika’da geçirdi. Büyük ticari başarıya ulaşamasa da sıra dışı şarkı sözleri, eksantrik müzik denemeleriyle dolu albümler yayınladı. Üç senelik Amerika serüveni sonrasında İngiltere’ye geri döndü.

Araba kullanmaktan korktuğu için kullanmayı öğrenmek istemeyen Bolan bu korkusunu şarkı sözlerine de yansıttı fakat -bilmesin o felek dercesine, 16 Eylül 1977 senesinde 30 yaşına iki hafta kala kız arkadaşı Gloria Jones’un kullandığı araba yoldan çıkıp ağaca çarpmasıyla anında ruhu bedenden terk-i diyar eyledi.  Çarptıkları ağaç hayranları tarafından adeta türbe haline geldi. Fiziksel ölümünün ardından efsanesi azalmak yerine daha da yükselerek glam rock türünün öncü ikonu haline geldi.

Ölümünün ardından, kendisinin tabiriyle “Ben bir hayat tarzıyım” felsefesi doğruluğunu kanıtladı ve kendinden sonraki birçok grup ve solisti etkilemeye devam etti. Kariyeri ve mirası Panteon’daki yerinde sonsuza kadar hermetik olarak mühürlendi.

Yazar: Mehmethan Yılmaz


Yorum Yaz